CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık tartışmalarına ilişkin Hitler örneğini vererek, “Güçler ayrılığı olmadığı takdirde bir kişiye eğer bütün gücü yıkarsanız, bir kişi bütün yükü alırsa, bir kişi bütün sorumluluğu alırsa, bir kişi ‘sadece benim söylediklerim doğrudur herkes ona uymak zorundadır’ derse 1940’ların Almanya’sına gitmiş oluruz. Bir kişinin yetkisi sadece Almanya’yı sadece Avrupa’yı değil, bütün dünyayı kana boğmuştur. O bir kişinin adı Hitler’dir. Türkiye’ye asla ve asla Hitler örneğini yaşatmamalıyız” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Büyük Cumhuriyet Yürüyüşü” öncesinde ilk Meclis’in önünde konuştu.
“BİZİM YOLUMUZ ÜLKÜMÜZ GERÇEK ANLAMDA TAM DEMOKRASİYİ SAĞLAMAKTAN GEÇİYOR”
CHP Genel Başkanı özetle şunları söyledi:
“Bugün güzel bir gün, Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Hep birlikte haykıracağız. Hep birlikte mücadele edeceğiz, cumhuriyetimizi tam demokrasiyle taçlandıracağız. Bizim yolumuz, ülkümüz gerçek anlamda tam demokrasiyi sağlamaktan geçiyor.
“REİSİN KULU DEĞİL, SADECE VE SADECE CUMHURİYETİN ÖZGÜR BİREYİ OLMAKTIR”
Cumhuriyet ne demek. Bir; cumhuriyet özgürlük demektir. Yani padişahın kulu değil, Duçe’nin kulu değil, Führer’in kulu değil, reisin kulu değil, sadece ve sadece cumhuriyetin özgür bireyi olmaktır.
FÜHRER ÖRNEĞİNİ VERDİ
Cumhuriyet insanın insana kulluğunu yok eden bir rejimin adıdır. O nedenle ne padişah ne Führer ne reis ne bir başka kişi hiç kimse bizim özgürlüklerimizi sınırlayamaz.
29 Ekim yani cumhuriyet kadın erkek eşitliği demektir.
KADINLARA SESLENDİ
Cumhuriyeti kuranlar 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkını getirdiler. Dolayısıyla Türkiye’deki bütün kadınlara sesleniyorum. Sizin gerçek eviniz, sizin gerçek çatınız CHP’dir.
Cumhuriyet kadın erkek eşitliği demektir.
“CUMHURİYET BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİ DEMEKTİR
Üç, Cumhuriyet bilhassa Mustafa Kemal’in deyimiyle Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesi demektir.
Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.
Cumhuriyet kurulurken elbette yardımlar yapılıyordu. İnsan onurunu yani yoksulluğu açıklamadan kişinin yoksulluğunu afişe etmeden o insanı sosyal devletin koruması altına almak cumhuriyetin temel görevlerinden birisiydi.
Cumhuriyet aydınlanma demektir. Aklın özgürlüğü demektir.
1923 yılında devasa Osmanlı İmparatorluğunu bıraktım sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde doktor sayısı 554, eczası sayısı 69, ebe sayısı 136, hemşire sayısı sadece 4, yataklı hastane sayısı 86. Cumhuriyeti kuranlar ne yaptılar aydınlanmayı sağlamak için önce millet mektepleri kurdular. Bin kadından ancak 8’i okuma yazma biliyordu. Erkeklerde okuma yazma oranı 100 erkekten 7’si okuma biliyordu. Hani diyorlar ya Osmanlı, Osmanlı, Osmanlı… İşte bu rakamları bileceksin Osmanlı’nın ne olduğunu öğrenmek için. Osmanlı bunu bıraktı bize…
255 yıl sonra Osmanlıya gazete geliyor.
Cumhuriyet bütün bunları aşan aydınlanmayı getiren çocuklarımıza vicdanı hür, fikri hür bir eğitimi amaçlayan rejimin adıydı. Padişahın kulu kölesi değil, Türkiye’nin özgür bireyleriydi. Şunu kimse unutmasın. Aklını kiraya verenler aydınlanmanın ne olduğunu bilmezler. Birilerine koşulsuz itaat edenler, aydınlanmanın ne olduğunu bilmezler. Aydınlanma hayatı sorgulamaktır. Çözüm üretmektir.
Cumhuriyet fırsat eşitliği demektir. Cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren hiçbir kişiye hiçbir zümreye hiçbir aileye hiçbir sınıfa imtiyaz tanınmamıştır.
“FIRSAT EŞİTLİĞİNİN EN TİPİK ÖRNEĞİ KARŞINIZDA OLAN GENEL BAŞKAN’DIR”
Fırsat eşitliği bütün yurttaşlarımıza sağlanmıştır. Fırsat eşitliğinin en tipik örneği karşınızda olan Genel Başkan’dır. Kuş uçmaz Anadolu’nun, kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde doğdum. Babam ilkokul mezunu. 7 kardeşten üniversiteyi bitiren sadece benim.
“LAFLAR EDENLER CUMHURİYETE İHANET EDENLERDİR”
Ama Cumhuriyetin sayesinde devletin önemli makamlarına gelenlerin bugün cumhuriyeti biraz böyle dikkate almadan, ‘cumhuriyet de neymiş gibi’ laflar edenler cumhuriyete ihanet edenlerdir. Ama biz cumhuriyetimize sonuna kadar sahip çıkacağız.
Cumhuriyet laiklik demektir.
Cumhuriyet aynı zamanda liyakat demektir. Devlette belli bir makama gelmek için bir cemaate üye olmak değil, devlette belli bir makama gelmek için bilginiz olacak, birikiminiz olacak, deneyiminiz olacak, aydınlanmayı bileceksiniz, insan haklarını bileceksiniz.
Cumhuriyet aynı zamanda birlikte yaşama iradesi demektir.
Dayatma kültürüyle değil, barış kültürüyle, kardeşlik kültürüyle, dayanışma kültürüyle Türkiye’yi yöneteceğiz.
Mustafa Kemal Atatürk’e suikast düzenleyenlerin çocukları devlette hep önemli makamlara gelmişlerdir. Hiçbir zaman Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştirdi diye veya suikast düzenledi diye çocuklarına hiçbir şey yapılmamıştır. Babalar ayrı çocuklar ayrı denmiştir.
“BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTADA DEVLET KİNLE YÖNETİLİYOR”
Bugün geldiğimiz noktada devlet kinle yönetiliyor, öfkeyle yönetiliyor, öç alma duygusuyla yönetiliyor.
Cumhuriyeti kuranlar ve onun kadroları üç büyük devrime imza attılar.
Bir; Cumhuriyeti kurdular.
İki; 1945 yılında çok partili yaşama geçtiler.
Üç, rahmetli Ecevit’in önderliğinde bu ülkeye sosyal demokrasiyi getirdiler.
Şimdi hep birlikte dördüncü devrime hazır olmak zorundayız.
Tam demokrasi devrimini gerçekleştirmek için yola çıkmak zorundayız.
Tam demokrasiyi getirmek için neler yapacağız?
Bir; hukukun üstünlüğünü sağlayacağız. Güçlülerin değil, üstünlerin değil, hukukun üstünlüğünü sağlayacağız. Herkese eşit uygulanan hukuk.
İki; güçler ayrılığı ilkesini koşulsuz hayata geçirmek zorundayız. Yani yasama yargı ve yürütmeyi biri birini denetleyen ama biri birinin de denetimini yaparken vesayet altında tutmayacak bir politikayı oluşturan bir politikayla bunları bir arada tutmak zorundayız.
Yasama üzerine birisinin yargı üzerine birisinin yürütme organı üzerine birisinin vesayet kurmasına izin vermemeliyiz. Denge ve denetleme ağını güçlü bir şekilde oluşturmalıyız.
Neden güçler ayrılığı diyoruz.
“TÜRKİYE’YE ASLA VE ASLA HİTLER ÖRNEĞİNİ YAŞATMAMALIYIZ”
Güçler ayrılığı olmadığı takdirde bir kişiye eğer bütün gücü yıkarsanız, bir kişi bütün yükü alırsa bir kişi bütün sorumluluğu alırsa bir kişi ‘sadece benim söylediklerim doğrudur herkes ona uymak zorundadır’ derse 1940’ların Almanya’sına gitmiş oluruz. Bir kişinin yetkisi sadece Almanya’yı sadece Avrupa’yı değil, bütün dünyayı kana boğmuştur. O bir kişinin adı Hitler’dir. Türkiye’ye asla ve asla Hitler örneğini yaşatmamalıyız. Yaşatmayacağız.
Tam demokrasiyi gerçekleştirmek için medya özgürlüğünü sağlamak zorundayız.
“BU ÜLKEYE TAM DEMOKRASİYİ BEDELİ NE OLURSA OLSUN GETİRECEĞİZ”
Bu ülkeye tam demokrasiyi bedeli ne olursa olsun getireceğiz.
Siyaset halka hesap vermiyorsa orada demokrasi yoktur.
Bugünden itibaren temel hedefimiz, temel görevimiz Cumhuriyeti tam demokrasiyle taçlandırmak.
29 Ekim’de bir sürü sınırlama getirdiler. Buraya gelirken bile bir sürü zorlukla karşılaştık.
“CUMHURİYETİ İÇİNE SİNDİREMEYENLER VAR”
Cumhuriyeti içine sindiremeyenler var, demokrasiyi içine sindiremeyenler var, vatandaş üstüne baskı kurmak isteyenler var, şehitlerimiz arasında bile ayrım yapan bir zihniyet var. Medya üzerinde baskı kuran bir siyasal anlayış var. Bütün bunları aşmanın bir ama tek bir yolu var. Birlikte olacağız, birlikte olursak güçlü oluruz.
Küçük ayrıntılarda bölünmemeliyiz. Cumhuriyet kolay kurulmadı.
“BİR BEDEL ÖDEMEK GEREKİYORSA SÖZÜM SÖZ O BEDELİ ÖNCE BEN ÖDEYECEĞİM”
Ben size CHP’nin Genel Başkanı olarak bir söz veriyorum. Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için her türlü mücadeleyi yapacağım, her türlü fedakarlığa katlanacağım. Eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa sözüm söz o bedeli önce ben ödeyeceğim.
Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için her türlü baskı gelebilir üstümüze. Şiddet gelebilir üstümüze. Ama sözüm söz yılmayacağız. Eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa o bedeli önce ben ödeyeceğim.
Birinci Meclis’ten Anıtkabir’e yürüyeceğiz.”
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından İlk Meclis’te bir araya gelen binler ellerinde bayraklar ve Atatürk fotoğraflarıyla Gar ve Tandoğan güzergâhından Anıtkabir’e yürüdü.