“İnsan haklarıyla vardır.” Atatürk
“Türkiye’de insan ve hakları” denince akla gelenler ve bu hakların kişiler üzerinde uygulanma yöntemi!
Kocalarından dayak yiyip şiddete maruz kalarak öldürülen kadınların hakları mı?
Tecavüz ve cinsel istismara uğrayan kadın ve çocukların mı?
Minicik elleriyle tuğla taşıyan kendimizden bile koruyamadığımız, ezilmiş çocuk işçilerin mi?
Çocuk gelinlerin mi?
Dolup taşan cezaevlerinde ki kader mahkumlarının mı?
Düşüncelerinden dolayı tutuklanıp, hapse mahkum edilen gazeteci ve aydınların mı?
Hasta yakınları tarafından darp edilip şiddet gören sağlık çalışanı ve personelinin mı?
Hastanede ilaç ve yatak bulamayan hastaların mı?
Savaş hali olmadan kardeş kavgasına her gün onlarca şehit veren yüreği yanmış anne babaların mı?
Aileleri tarafından sokağa atılan ve kaderlerine terk edilmiş yaşlıların mı?
Sırtında oğlunun cansız bedeni ile karda kilometrelerce yürüyen Güneydoğu’lu fukara babanın mı?
Maaşları kuşa çevrilen emeklinin mi?
İnançları ve etnik kimlikleri yüzünden ötelenen insanların mı?
Göçük altında kalan madencilerin mi?
İş kazasında ölen onca gariban insanın mı?
İş bulamamış milyonlarca üniversiteli gencimizin mi?
KHK ile görevinden alınan ve görevlerinin iade edilmesi için direnen akademisyenler mi?
İşsizlikten dolayı intihar eden ve cebinde 6 TL çıkan yoksul öğretmenin mi?
Evinde ocağının üstünde tenceresinde sıcak aş kaynatamayan anne babaların mı?
Ne zaman ki anaların yüreği yanmaz, çocuklar ağlamazsa işte o zaman insan hakları günüdür.
Zulüm bizdense ben bizden değilim.
NURHAYAT ŞEN