Önceki yazımda bu yazı ile ilgili başlığımızı atmıştık hatırlayacağınız gibi.
Bu yazımız da iki bölümden oluşacak.
Öncelikle “2 teşekkür, 1 dikkat” diyelim.
Teşekkürlerle başlayalım…
Sarıyer’de kanayan bir yara olan mülkiyet sorunu ile ilgili İBB tarafındaki sorun önemli öncüde yol aldı bu dönemde.
İBB meclisinin aldığı karar ile İBB arazilerinin satışı 12 mahallede başladı.
Hiç uzun etmeden kısaca özetleyeceğim.
Önce kime teşekkür edeceğiz?
Benim ilk teşekkürüm, ikinci seçenekte olanlara öncelikle. Daha ilk iktidarında, 5 yıllık sürede verdiği söze, imzasına sahip çıkan İmamoğlu ve yıllardır sorunu çözmek için mücadele eden Sarıyer CHP meclis grubuna yani.
İkinci teşekkürüm de, seçim baskısı da olsa, İBB meclisindeki çoğunluklarına baktığımızda karar almama ihtimalleri olmasına rağmen, aklı selim davranan Cumhur İttifakı partilerine ve meclis gruplarına.
1 dikkat kısmına gelirsek. İBB arazilerinin tapu dağıtımı yapıldığında sorun bitiyor mu? Hayır bitmiyor.
Tapu dağıtımı sonrası bir de yapılaşma veya moda değimle kentsel dönüşüm kısmı var bizi bekleyen. İşte buraya dikkat etmek lazım. Bu dönüşüm nasıl olacak? Mevcut iktidarın bir çok uygulamada sınıfta kaldığı gibi mi? Yoksa milletin hakkını savunanacak, müteahitleri zengin etmek yerine insanların haklarını koruyacak şekilde mi? Buna da sandığa gidecek halk 25 ile 5 yıllık sürecin deneyimleri ile karar verecektir umarım.
*********
Kimin günahkar olduğuna kararı ancak kendisine karşı günah işlenenler verecektir elbet.
Suç ve günah kişiden kişiye göre, dünya işleri ile ahiret işleri arasında değişir.
Ahiretlik günahlara karışmak, haddimize de değil gündemimizde de değil.
Fakat dünyalık günahların faturası bugüne kesilir!
Kimse kimsenin tercihlerine göre, kimseye ahlak sınırlarını aşacak muamelede bulunamaz.
Herkes haddini bilmek durumu ile eleştiri ve ahlak sınırlarını aşan halleri de bilmekle yükümlüdür. Aksi günahkarlık olur.
Bilerek yapılan ceza gerektirir, bilmeden yapılanı ise özür. Yapmamak en mukaddesidir.
Ben günahkar olmamak için kendi çeperinde devinen biri olma arzusu ile yapıyorum işlerimi.
Hata yapmak insana mahsus olduğuna göre, hatalarıma özür dilemekte saklıdır bende.
Lakin lakırdılarımın tamamı günahkar olmamalarınadır muhataplarına.
Yoksa haddime değil kimseyi günahkar kılmak.
Sonucu anlatmaktır, dilim döndüğünce maksadımın içinde yatan.
Bilim maalesef şans vermiyor, istisnalar da kaideyi bozmuyor.
İstisna olma ihtimali de görünmüyor. Gerçeği kabul etmek ise erdemdir.
Sokak artık yeter diyor, aksini diyenler, bile-isteye manipüle ediyor.
Görüyorum ki, Hz. Ali’nin resminin yanına Atatürk resmini asanlar Atatürk’ün partisinden ve onun değerlerinden ayrılmayacaklar.
CHP seçmenin aklı ve mantığı en sonunda duygusallığın önüne geçiyor.
İktidar olmak duygusallığı kaldırmıyor çünkü. Kalbin yasaları ile, iktidar olmanın yasaları bir birine zıt.
Seçmen iktidar olmanın hissiyatını kalbin yasalarının önüne koyuyor.
Kendini tekrar etme gerçeğinin önüne geçemeyenler, dinlenmeye çekilir artık.
Zorlamak iktidarı kaybetme ihtimaliyle günahını berberinde yükler omuzlarına.
Bu yükü yüklenmenin ne zamanı, ne de gereğidir.
Şimdi erdemli olup, huşu içinde, bir hoş sada bırakma vaktidir…