Yalnızca cezai sorumluluğu düzenleniyor. Özetle deniyor ki, kaf dağını aşarsanız yargılatabilirsiniz.Diktatörlükler dışında böyle bir uygulama dünyada yok.
Diktatörlükler dışında böyle bir uygulama dünyada yok.
Anayasa kabul edildiğinde Meclis, siyasal sorumluluk taşıyan bir iktidarla değil, cumhurbaşkanının atadığı, yalnızca kendisine karşı sorumlu “cumhurbaşkanı yardımcısı” ve “bakan” adı verilen memurlarla muhatap olabilecek.
Bunun adı Meclis’in küme düşmesidir!
Meclis yalnızca yasa çıkarılacak bir yer olarak yapılandırılıyor. İktidar, muhalefet partisi gibi kavramlar, tarihe gömülecek. Milletvekilleri ya tek başlarına ya da aralarında anlaşarak yasa teklifleri hazırlayıp meclise sunacaklar, belki de tepelerden birileri hazır metinler verecek ellerine, komisyonlarda görüşülecek, kabul görürse yasalaşacak.
Bakanlar Kurulu’nun kaldırılmasıyla, yürütmenin yasa tasarısı verebilmesi olanağı ortadan kalkıyor. Oysa devletin işleyişini; aksayan konuları; ne tür düzenlemeler yapılması gerektiğini, en iyi yürütme organı bilir ve ancak o savunabilir. Bakanlar, cumhurbaşkanının memuru; cumhurbaşkanı da yürütmenin başı olduğu için böyle bir yetkinin, çekeceği tepkiler de dikkate alınarak, verilemediği anlaşılıyor.
Meclis’in denetim yetkisi de budanıyor. Hükümeti sorgulama araçlarının en önemlisi olan gensoru kaldırılıyor. Aslında kaldırılması kendi içinde tutarlı, çünkü yeni anayasada bakanların meclisten onay alması istenmediğine göre; gitmesinin gerekip gerekmediği de sorulmamalı.
Milletvekillerinin genel görüşme; meclis araştırması; meclis soruşturması; yazılı soru gibi yetkileri duruyor, ama bunların durmasının pek bir anlamı yok. Anayasada meclis araştırması, bilgi edinmeye yönelik bir yetki; genel görüşme ise, devleti ve toplumu ilgilendiren bir konunun genel kurulda görüşülmesi olarak tanımlanıyor. Görüşülünce bir şey olmuyor. Üstelik görüşmenin muhatapları/sorumlular, meclise karşı sorumlu değil. Meclis soruşturması ve yazılı soru ise cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanlar hakkında istenebiliyor. Peki, sarayda çalışan cumhurbaşkanının memurlarına sizce ne sorulabilir? Ne de olsa onlar emir kulu, cumhurbaşkanı emretmiş onlar da yerine getirmiştir!
Yeni anayasada bütçe ve kesin hesapların yasalaşma süreci ile Sayıştay’ın işlevini sürdürebilmesinde de önemli sorunlar var.
Bütçeler, iktidarların bir sonraki yılın programı; kesin hesaplar ise önceki yılın hesabını verdikleri yasalardır.
Parlamentolara verilen bu yetki “bütçe hakkı” olarak adlandırılır. Bu söz, parayı verenin, nasıl kullanıldığının hesabını sormaya hakkı olduğu anlamına gelir.
Bütçe ve kesin hesap yasalarını Bakanlar Kurulu hazırlar, Meclis’e sunar, bütçe komisyonu ve genel kurulda savunur. Bu arada Sayıştay raporları da milletvekillerine dağıtılmış olur ve bulguları, eleştirileri muhalefetin hesap sorabilmesinin ortamını hazırlar. Ve bütün bunlar, Meclis’e karşı sorumluluk taşıyan bakanlar ile iktidar ve muhalefet milletvekillerinin yüz yüze olduğu ortamlarda gerçekleşir.
Meclisin denetim yetkisi, hakkınca yerine getirilemiyordu. Ancak milletvekillerinin yasalardan aldıkları yetkileri vardı; yeterliliği tartışılır ama kullanıyorlar ve çoğu kez iktidar milletvekillerine ter döktürüyorlardı; hesap soracakları siyasal iktidar da karşılarında olduğu için tartışmalar, gerçeklerin ortaya çıkarılmasında çok verimli olabiliyordu.
Yeni anayasayla, bütçe ve kesin hesaplar aracılığıyla yürütme organından hesap sorabilmenin yasal ortamı yok ediliyor.
Getirilmek istenen yönteme göre, Meclis’e bütçe ve kesin hesabı, cumhurbaşkanı gönderecek. Komisyonlarda ve genel kurulda kimin savunacağı ise belirsiz. Düşünebiliyor musunuz? Bütçenin Meclis’te sahibi yok: ya unuttular ya da iç tüzük ile düzenlemeyi düşündüler. Cumhurbaşkanı, parlamentonun üzerinde bir konuma yerleştirildiği için, gelip savunmasını beklemiyorlardır sanırım. Zaten böyle bir istek, yeni anayasaya aykırı olur. Yardımcıları ya da bakanları gelir savunur diye bir kural getirecekleri anlaşılıyor.
Böyle olduğunda bütçeyi ve kesin hesabı Meclis’te, cumhurbaşkanının memurları savunacak. Milletvekilleri, karşılarında Meclis’e karşı siyasi sorumluluk taşıyan kimse olmadığı için, boşa konuşacaklar. Asıl sorumlu ise sarayında onları dinleyecek. Osmanlı padişahları da görüşmeleri perde arkasında dinlerdi.
Meclis’in yürütme organını denetleme yetkisinin kaldırılması, Sayıştay’ın konumunu da etkileyecek. Çünkü Sayıştay, merkezi bütçeyi Meclis adına; kamu idarelerini ise Meclis’in denetim yetkisini kullanmasını sağlamak amacıyla denetliyor. Meclis’in denetim yetkisi kaldırıldığı gün Sayıştay da işlevsiz kalacak.
AKP, denetlenmeyi hiç sevmedi. Bu yüzden de Sayıştay’ın görevini gereğince yapamaması için çok uğraştı. Büyük oranda başarılı da oldu. Ancak bunu da yeterli görmediği anlaşılıyor.
Meclis küme düşerken, Sayıştay da boşa çıkarılıyor.