Cumhuriyet / Mustafa Çakır – Sağlıkta 20 bin kişinin sözleşmeli olarak göreve başlayacağı ve işe alımların mülakatla yapılacağını anımsatan Tükel, ciddi bir kadrolaşma yaşanacağına dikkat çekti. Tükel, güvencesiz çalışmanın sağlık alanında ağırlık kazanacağını vurguladı.
OHAL’in hekimlik uygulamaları üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken Tükel, tutukluların muayenelerinin tıbbi etiğe göre yapılmadığını belirterek “Bu durum adli yargılama sürecine ilişkin ciddi bir hak ihlali oluşturmaktadır” dedi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel, 15 Temmuz 2016 tarihinde askeri darbe girişiminde bulunanların, halka karşı bir insanlık suçu işlediklerini söyledi. TTB Merkez Konseyi olarak, askeri ve sivil darbelere karşı olduklarını ilk günden açık bir dille ifade ettiklerini ve darbe girişiminde bulunanları lanetlediklerini dile getiren Tükel, darbe girişiminin hemen ardından, 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL ile birlikte parlamentonun işlevsizleştirildiğine, yasama, yürütme ve yargının tüm yetkilerinin tek bir kişide toplandığına, ülkenin KHK’lerle yönetildiğine tanık olduklarını vurguladı.
OHAL ile birlikte temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığını, antidemokratik, otoriter bir rejimin hayata geçirildiğini belirten Tükel, Fethullahçı cemaat yapılanmasına karşı mücadele olarak başlatıldığı bildirilen sürecin giderek “cadı avına” dönüştüğünü, darbe fırsatçılığı ile gazeteciler, yazarlar, akademisyenlerin de içinde yer aldığı, emek, insan hakları ve barış mücadelesinde öne çıkmış çok sayıda kişinin hukuksuz bir biçimde açığa alındığını, gözaltında tutulduğunu, tutuklandığını kaydetti.
‘İhraçlar hukuksuz’
“Son geldiğimiz aşama ise, herhangi bir yasal dayanak olmaksızın televizyon ve radyo kanallarının kapatılması olmuştur” diyen Tükel, OHAL rejiminin kamusal alan üzerine olan olumsuz etkilerinin başında, kamu kurumlarından ihraçların geldiğini vurguladı. 672 No’lu KHK ile, savunma hakkı tanınmadan, hukuksuz bir biçimde, büyük çoğunluğu Eğitim Sen’li 11 binin üzerinde öğretmenin de içinde yer aldığı, 50 binden fazla kamu emekçisinin kamu alanından ihraç edildiğini dile getiren Tükel, şöyle devam etti:
“Kamu kurumlarından ihraç edilenlerin 2 binden fazlası, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan sağlık çalışanlarıdır. Sağlık alanında KHK’ler ile ihraç edilmek üzere yeni listelerin hazırlandığı da bilinmektedir. İsimsiz ihbarlar, gerçekdışı istihbarati bilgiler ve yöneticilerin keyfi tutumuyla uygulamaya konan hukuksuz açığa almalar ve ihraçlar, aralarında hekimler ve diğer sağlık çalışanlarının da olduğu muhalif kişileri baskı altına almak ve sindirmek için bir araç olarak kullanılmaktadır. Çok sayıda hastayı hekimsiz, hemşiresiz bırakan bu cadı avı, sağlık hizmetlerinin sürekliliğini ve niteliğini de olumsuz etkilemektedir. Aynı öğretmensiz kalan okullar için olduğu gibi.”
Kadrolaşma kapıda
Tükel, Sağlık Bakanı’nın geçen günlerde, bu yılın sonuna kadar yaklaşık 20 bin kişinin, sözleşmeli personel olarak göreve başlayacağını belirttiğini anımsattı. Yeni işe alımların mülakatla yapılacağına ilişki açıklamaların, ciddi bir kadrolaşmanın olacağının habercisi niteliğinde olduğuna dikkat çeken Tükel, ihraç edilenlerin yerine alınacak olanlar da dahil olmak üzere, sözleşmeli olarak güvencesiz çalışmanın sağlık alanında giderek ağırlık kazanacağının görüldüğünü bildirdi.
Hak ihlalleri oluşuyor
Tükel, OHAL’in hekimlik uygulamaları üzerine olan olumsuz etkilerini gözden kaçırmamak gerektiğine de işaret ederek, şöyle devam etti: “Bu alandaki sorunların başında; gözaltında ya da cezaevinde olanların muayenelerinin tıbbi etik ve İstanbul Protokolü ilkelerine göre yapılmaması ve tıbbi raporların buna uygun düzenlenmemesi gelmektedir. Gözaltı muayenelerinin, hekimlik mesleğinin, özgürce, evrensel etik ilkeler ve bilimsel standartlara göre uygulandığı ve resmi otoritenin baskısının hissedilmediği bir sağlık ortamında yapılması gerekirken, sıklıkla muayenelerin kişilerin gözaltında tutulduğu yerlerde yaptırılması, adli yargılama sürecine ilişkin ciddi bir hak ihlali oluşturmaktadır.”
Önlemler açıklanmıyor
Tükel, OHAL sonrası yayımlanan ilk KHK ile çeşitli özel sağlık kurum ve kuruluşlarının kapatılmasının, bu olağanüstü yönetim biçiminin sağlık alanına bir diğer etkisini oluşturduğunu belirtti. Sağlık Bakanlığı tarafından, kapatılan yerlerdeki sağlık hizmet sunumunun aksamaması, hastaların mağdur olmaması için ne tür önlemlerin alındığının açıklanmadığını dile getiren Tükel, kurum ve kuruluşlarda çalışırken bir anda kendilerini işsiz bulan hekimler ve diğer sağlık çalışanlarının akıbetiyle ilgili bir bilgilendirme de yapılmadığını söyledi.
Sağlık Bakanlığı görüşme talebimizi kabul etmedi
TTB olarak, OHAL uygulanmaya başladıktan hemen sonra, olağanüstü koşullarda hekimlik uygulamalarıyla ilgili sorunları ve bu süreçten olumsuz etkilenen hekimlerin durumunu görüşmek üzere Sağlık Bakanlığı’ndan görüşme talep ettiklerine dikkat çeken Tükel, “Talebimizi çeşitli kereler yineledik; ancak, Sağlık Bakanlığı görüşme talebimize yanıt vermedi. Ne yazıktır ki, Sağlık Bakanlığı’nın hekimlerin meslek örgütüyle bağlantı kurmadığı bir sağlık ortamında sorunlarımıza çözüm arıyoruz” diye konuştu. OHAL uygulamalarının, baskıların ve antidemokratik uygulamaları artırmasının yanında, 13 yıldır uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın oluşturduğu sorunları da daha da derinleştirdiğini belirten Tükel, “Hekimler olarak, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran, hekimlik değerlerini yok sayan, halkın sağlık hakkını engelleyen OHAL’in kaldırılması ve özgür, demokratik bir ülkede barış içinde yaşamak için yılmadan mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.